7 Haziran 2012

Buzdağının çöküş anı turist kamerasında


Mart 2012'de Arjantin kıyılarını katamaran ile gezen turistler muhteşem buzulları izlemek için teknede fotoğraf ve kamera çekimi yapıyorlar, buzdağının hemen yanından geçtikten sonra oluşan bu doğa olayı rastgele çekim yapan turistin kamerasına takılıyor işte o sıradışı görüntüler..


5 Haziran 2012

Otel, Tiyatro, Gazino, Opera’ya mescit şartı

Yeni düzenlemeye göre, gazino, düğün salonu gibi eğlence yapılarında, sinema, tiyatro, opera, müze, kütüphane, konferans salonu gibi kültürel binalarda, eğitim, özel eğitim, hastane, sağlık ve özel sağlık tesislerinde, kamu hizmeti için kullanılan resmi binalarda, kara limanları, deniz limanları, hava limanları, terminal, tren garı, metro istasyonları gibi ulaşım yapı ve tesislerinde, otel, yurt ve özel yurt binalarında çalışanların veya müşterilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kreş, ibadet yeri ve oyun alanı yapılacak.

Nuray Babacan’ın haberine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 42 maddeye çıkardığı “yapı denetimi” taslağı tamamlandı. İmar ve kıyı kanunlarında çok önemli değişiklikler yapan, opera, tiyatro gibi yerlere mescit zorunluluğu getiren “Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağı’nın” tartışma yaratacak maddeleri şöyle:

Diyanet’in görüşüyle

- İmar planlarında site büyüklüğündeki konut alanlarında, alışveriş merkezi, çarşı, pasaj gibi ticaret alanlarında, işhanı, büro, yönetim binası gibi ticaret hizmet alanlarında, müşterilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kreş, ibadet yeri ve oyun alanı için ilgili kamu kurumlarının Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşleri alınarak, yeterli alanlar ayrılacak. Yeni düzenlemeye göre, gazino, düğün salonu gibi eğlence yapılarında, sinema, tiyatro, opera, müze, kütüphane, konferans salonu gibi kültürel binalarda, eğitim, özel eğitim, hastane, sağlık ve özel sağlık tesislerinde, kamu hizmeti için kullanılan resmi binalarda, kara limanları, deniz limanları, hava limanları, terminal, tren garı, metro istasyonları gibi ulaşım yapı ve tesislerinde, otel, yurt ve özel yurt binalarında çalışanların veya müşterilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kreş, ibadet yeri ve oyun alanı yapılacak. Aynı biçimde ilgi kurumların görüşü alınarak, bakanlığın hazırlayacağı yönetmeliğe göre yer ayrılacak.

TSK’dan belediyeye

- İmar planlarında, meydan, yol, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu, garaj ve terminal gibi ulaşım hizmetleri için ayrılmış alanlar ve tesisler ile askeri yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ile ülke güvenliği ile doğrudan doğruya ilgili TSK’ya ait harekat ve savunma amaçlı yerler, belediyelere devredilebilecek. Bunun için Milli Savunma Bakanlığı’nın görüşü alınacak. Uygun görüş halinde Maliye Bakanlığı’nın onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeye devredilebilecek. Belediye ve mücavir alan hudutları dışında özel idareye bedelsiz terk edilecek ve tapu kaydı terkin edilecek. Bu yerlerin üzerinde bina bulunduğu takdirde, arsası hariç yalnızca binanın bedeli ödenecek. Mevcut yasada devir işlemlerinde askeri araziler ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün arazileri hariç tutuluyordu. 
Kaynak:Hürriyet

29 Mayıs 2012

Teknik ekip iş bıraktı, uçaklar gecikmeli kalkıyor

Havacılık iş koluna grev yasağı getiren kanun teklifinin bugün TBMM'nin gündemine geleceği haberi üzerine Türk Hava Yolları'nda görevli kabin memurları Atatürk Havalimanı'nda eylem gerçekleştiriyor

Teknik ekip iş bıraktı, uçaklar gecikmeli kalkıyor




İbrahim YILDIZ / DHA
29/05/2012 09:21
İSTANBUL - Sabah saatlerinden itibaren Atatürk Havalimanı’nda toplanan THY’de görevli kabin memurlarına destek olarak Türk Hava Yolları Teknik A.Ş çalışanlarından 200 kişilik bir grup iş bırakarak eyleme katıldı. 

Sloganlarla kabin ekiplerinin eylemlerine destek olan teknik ekip çalışanları Atatürk Havalimanı’nda geliş katında toplandı. Eylem nedeniyle havalimanına çok sayıda çevik kuvvet ekibi yönlendirildi.

Bu arada kabin memurlarının başlattığı iş bırakma eylemi nedeniyle Türk Hava Yolları’nın İstanbul -New York ve İstanbul -Tel-Aviv uçuşları kabin ekibi eksikliği nedeniyle gecikmeli olarak gerçekleştirilecek.
 

25 Mayıs 2012

Uçakta ağlayan o çocuğun annesi olmayın!

Çocukla tatile gitmeye hazırlanmak ile top yekün savaşa hazırlanmak arasında pek fazla fark yoktur. İşte tatili en az hasarla atlatmak için cephede alınması gereken tedbirler.


Esra SERT
Kaynak: ntvmsnbc
Güncelleme: 13:02 TSİ 24 Mayıs. 2012 Perşembe
İSTANBUL - Bu fotograftaki bavullara bakıp gülmeyin. Ben de kabin bavulu ile gezdiğim günleri özlemiyor değilim. Tecrübeli bir arkadaşım, kızımla çıkacağımız ilk tatilimizden önce; çocuk için yanıma neler almam gerektiğini şu sözlerle açıklamıştı:
‘’Çok basit. Herşeyi alacaksın’’. Gerçekten de çok yerinde bir tesbitti. Çocukla seyahet etmek demek, evini sırtında taşımak demektir. Gittiğin her yerde, evinin simülasyonunu yapmaya çalışırsın. Bu da araç gereç gerektirir.
Kaçak göçmen taşıyan bir tekneyi andıran arabamızla Bodrum yollarında.


BAVULU KÜÇÜLTECEK BİR KAÇ ÖNERİBezi, ıslak mendili ve devam sütünü gittiğiniz yerde temin edin. Otele yakında market var mı bez ve mama alabilir miyiz diye sorun. Gerekirse marketin numarasını isteyin.

Top, kova, kürek gibi çok yer tutan oyuncakları da gittiğiniz yerden temin edin ve geri getirmeyin.

Çocuklar, özellikler bebekler için az ve çok basit kıyafetler götürün. Bir bebeğin yaz aylarında kolsuz tulum dışında hemen hemen hiçbir şeye ihtiyacı olmayacaktır. Onları da lavaboda bile bir sudan geçirivermek mümkündür.

Bavulu küçültmek için temizlik standartınızı biraz düşürün. Özellikle tedbiren yanınıza aldığınız kalın giyeceklerden sadece 1 ya da 2 çift alın.

Uzun kalacaksanız ve uçakla gidiyorsanız. Bir bavulu önden kargoyla yollayın.

Çocuğunuza detaylı bir seyahat listesi yapın. Her seferinde ne götüreceğinizi düşünmekten kurtulun.
Tek başıma İstanbul’a döneken. Lado ve bavullara aynı anda mukayyet olmanın yolunu bulamayınca.

OLMAZSA OLMAZLAR
Kısa bir mesafe için kara yoluyla bir yerden bir yere gidecek olsanız bile, araba koltuğu talep edin. Araba kiralama şirketleri ve otellerin ulaştırmalarının birçoğu, çocuk koltuğu bulunduruyor ama talep etmeyince takmıyor.

Ana kucağı tabir edilen birinci aşama araba koltukları,13 kg’ye kadar kullanılabiliyor ve taşıması da takması da çok kolay.
Araba koltuğu durumu belirsizse ve çocuğunuz 13 kg’yi geçmemişse (Ladin 2 yaş 2 aylık ve hala geçmedi), bu koltuğu yanınızda götürün.
Hem çocuğunuz arabada uyursa koltukla birlikte uyandırmadan pusete almak mümkün olacaktır.
Küçük taşınabilir bir ilk yardım çantası oluşturun. Doğada bir yere gidiyorsanız, bu kite mutemel böcek/arı sokmalarına, çocuğunuzun vereceği olası kötü reaksiyona karşı adrenalin iğnesi koymak isteyebilirsiniz. (Doktorunuza danışın)

Antibiyotik dahil, olası tüm acil durumlara karşı kallavi bir ilaç çantası hazırlayın. O güne kadar ihtiyaç duymadıklarınızı bile doktorunuza danışıp yanınıza alın. Mesela alerji damlası gibi.

Puset için sineklik mutlaka alın.

Otelin, çocuğun koşup oynayacağı ağaç gölgesi olan bir alanı olması gerekir. Yoksa öğle sıcağında çocuğunuzu kumsaldan sökmek zor olabilir.

UV filtreli tişört ve şort edinin.

Güneş koruyucunuzu mineralli alın. Kimyasal korumalar kullanmayın.

Oyuncak konusunda eliniz korkak alıştımayın. kıyafetten daha önemli.
Tam techizatlı baba Görkem Köseoğlu

UÇAKLA SEYAHET EDERKEN
Çocuğunuzun uyku saatinde uçağa binmeyin. Uçakta ağlayan çocukların yüzde 99’u uykusu geldiği ve uyuyamadığı için ağlar.
Çocuğunuzun uçakta kalabalık ve sesten stimüle olacağı için kolay kolay uyumayacaktır. Sabah erken uçmak, çocuk henüz çok yorulmadığı için daha iyidir.
Babayı uyutmak Lado’dan daha kolay olmuştu

Online check-in yapın. Eşinizle aranızdaki koltuğu boş bırakacak şekilde ve arka sıralarda koltuk seçin. Böylece, o koltuğun dolma ihtimalini azaltırsınız. Havaalanında check in yaparsanız; görevliden, eğer mümkünse o sıraya başka birini oturtmamasını rica edebilirsiniz.

Çocuğunuzun küçükse ve uyku saatiyse, araba koltuğunu uçakta yanınıza alın. Eğer yanınızdaki koltuk boşsa, araba koltuğunu oraya koyup tentesini çekerek çocuğunuzu genel
ortamdan izole eder ve uyuma ihtimalini arttırırsınız.
Uçak doluysa, araba koltuğunu zaten hostesler alacaktır.

İniş ve kalkışlarda çocuğunuza, emzik, biberonda su verin ya da emzirin. Kulak tıkanıklığını önlemek için bu gereklidir.
Daha büyük çocuklarla, ağzınızı kocaman açıp esneme oynunu oynayabilirsiniz. Böylece, kulakları basınç değişikliği nedeniyle tıkanmayacaktır. Sakız çiğnetmek de bir seçenektir. Çocuğunuzun kulağı, iniş ve kalkışlarda çok acı verecek şekilde ağrıyorsa, bir doktora göstermenizde fayda olabilir.

Bol bol oyuncak, kitap ve atıştırmalık almayı unutmayın. Uçakta verilen yiyeceklerden çocuğunuzun yemesini istemiyorsanız siz de yemeyin.

Çocuğunuz sıkılma belirtisi gösterdiği anda kucağınıza alıp bir süre koridorda gezdirin. Ya da onun gezmesine izin verin.

Uçakların içi çok sıcak ve sonra bir anda çok soğuk olabilir. Çocuğunuzu uçağa çok ince giydirerek bindirin yanınızda üstüne giydireceğiniz bir kat daha bulundurun.
Uçağın içi çok sıcaksa, hostesi klima açılıncaya kadar sık sık uyarın. Sıcaklamış bir çocuk çok huysuz olabilir

Çocuğunuz iki yaşından büyükse ve çizgi film izliyorsa. Çocuklar için satılan küçük DVD oynatıcılar ya da yanınızda getirdiğiniz diz üstü bilgisayar, sizi büyük sıkıntıdan kurtarabilir.

Hareketli bir çocuğunuz varsa, hostes her ne kadar ısrar etse de kalkıştan hemen önce kemeri bağlayın. 40 dakika çocuğu bağlı tutmak çok zor hatta imkansız olabilir. Hostese durumu açıklayın ve kalkmadan önce kesinlikle bağlayacağınızı söyleyin.
Kiralık arabanın bagajında Lado’nun altını değiştirirken

ARABAYLA SEYAHAT EDERKEN
Seyahate çıkış saatinizi öğle uykusu saatine denk getirin. Böylece 2 saat kadar bir süreyi rahat geçirirsiniz.

Çocuğunuz büyükse arabada birlikte oynayacağınız bir oyun bulun. İlk kim siyah araba görecek. İlk kim tır görecek vs.

Yaşı uygunsa, emziği sadece uyurken de veriyor olsanız bu kuralı tatilde uzun araba seyahatleri için esnetebilirsiniz.

Çizgi film arabada da çok işe yarar.

Çocuğunuz küçükse emzirmek için durun. Seyir halindeyken çocuğu emzirmek için bile olsa araba koltuğundan çözmeyin.

Süt sağıyorsanız bunun için durmanız gerekmez. Pilli bir pompa edinin. Isı yalıtımlı çantalar ve buz torbaları sizi saatlerce idare eder.

Sağarak süt veriyorsanız, araba çakmağıyla ısınan cezve büyüklüğünde bieberon ısıtıcılardan temin edin.
Normalde verdiğinizden çok daha sık ara verin.

Ve unutmayın ! Uzun süre sabit durmak bir çocuğun doğasına uygun değildir ve sıkılmakta çok haklıdır.

YARATICILIK GEREKTİREN ANLAR VE BEKLENTİLER
Çocuğunuzun kurulu düzenini yüzde yüz devam etttirmeyi beklemeyin. Ama hiç bir düzen kalmazsa sadece o değil sizin için de tatilin çileye dönüşeceğini unutmayın.

Özellikle uyku düzenini aksatmamaya çalışın. Akşam yemeklerini erken yiyin ki çocuğunuzu zamanında yatırabilin. Bir yerden bir yere gidecekseniz yine öğle uykusu arabaya denk getirin.

Karı koca sakin kafayla birlikte bir şeyler içmeyi, güzel bir yemek yemeği çok fazla beklemeyin. Yaratıcı davranın ve mama molasını, bira molasına çevirin.


Evinizi sırtınızda taşıyın Her an herşeye hazırlık olun. Teleferikte bebek beslemeye bile.
Teleferikte bile çocuğunuzu beslemeye hazır olun

Karı koca birlikte eğlenemiyor ya da dinlenemiyor olmanız, teker teker bunu yapamayacağınız anlamına gelmez. Birbirinize gün içinde birer saatlik molalar verin. Biri çocuğa baksın diğeri bacaklarını uzatsın.

Kurulu düzende çocuğun sorumluluğu genelde annededir. Babalar tatilde de bunun böyle olacağını varsayarsa, tatilde anne babanın birbirine girmesi kaçınılmazdır. Tatile gitmeden önce sorumluluğun paylaşılacağı konusunda karı koca mutabık kalın.

24 Mayıs 2012

Karadenizlilerin Günahlar Şehri: Batum

Gürcistan’a kimlikle geçiş imkanı verilip geçiş ücreti de 1 TL olduğundan beri Karadenizliler cuma akşamı işten çıkıp Batum’a atıyor kapağı
Orası ışıl ışıl, kumarhaneler serbest, gece hayatı çok hareketli. Batum için kimileri “İlerde Kıbrıs olacak” diyor, Karadenizliler ise “günahlar şehri”

Özgürlük bahçesi mi? Günahlar şehri mi? - 1

MİRAÇ ZEYNEP ÖZKARTAL
FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE

Türkiye’nin Batum Başkonsolosluğu’nda telefon çalıyor. Hafta sonu, gecenin bir vakti. Telefonda endişeli bir kadın sesi: “Bizim bey sizin orada mı?” Cuma akşam saatleri... Sarp Sınır Kapısı’nın önünde upuzun bir kuyruk var. Bizi Batum’a götüren Fuat, “Bir saat bekleriz” diyor. Kuyruktaki arabaların plakalarına bakıyorum: 53 (Rize), 61 (Trabzon), 08 (Artvin)...
Biraz hasbıhal edelim diye yanına sokulduğumuz hiç kimse eğlenceye gitmiyor nedense! Tıpkı memlekette herkesin belgesel seyrettiğini söylemesi gibiÖ “İş için gidiyorum” cümlesi var dillerde. Günlerden cuma, saat 21.00, iş... Peki.

Orada herkes özgür

Eğitim müfettişi Kadri Özşahin’in gerekçesi daha “içerden”: “Ben halamın kızını kaçırıp evlendim, ona saygımdan gitmem!”
Kadri Bey doğma büyüme Hopalı. Buraların yıllar içinde nasıl değiştiğini iyi biliyor:
“Ben ortaokulu, liseyi Hopa’da okudum. Bir hata yapınca ‘Evladım sen kimin oğlusun?’ derlerdi. 1989’da sınır açılınca Hopa’ya öyle bir insan profili geldi ki, alt üst olduk.”
1970’lerde buradakiler eğlenceye İstanbul’a giderlerken öyle bir zaman gelmiş ki, İstanbul’dakiler Hopa’ya “alem”e gelmeye başlamışlar. “Şimdi o hayatı Batum’a taşıdılar” diyor Kadri Bey, “Özeti budur.”
Niye?
“Bu bölgede eşini dinlemeyen erkek yoktur” diyor bıyık altından gülerek, “Burada herkes birbirini tanır. Kendiliğinden kontrol vardır. Ama orada herkes özgür, kimse kimseyi tanımaz”.
Biz sohbet ederken sıra ilerliyor. “Form alın” diyor Fuat. Kimlik gösterip giriş çıkış formu alıyoruz, 1 TL’ye.
Bunu kime göstereceğiz Fuat? Ağır Laz aksanıyla cevap vermeye koyuluyor: “Önce bizimçilare vereceğuz, sonra Gürcü’ye, sonra yine Gürcü’ye vereceğuz, sonra yine...” “Tamam Fuat, al bu formları, sende kalsın”.

Gonio’ya düştüysen yandın

Gürcistan
’a giriş tam da böyle oluyor. Kimlik, form göster, polisin elindeki bilgisayar kamerasına gülümse. Bizim taraf tamam. Aynı şey bir daha ve “Batum’a hoş geldiniz!”
Yaya giriyorsanız kısıtlama yok, araçlar ancak ayda dört kez girebiliyor. O da benzin yüzünden. Çünkü Batum’da benzinin litresi 2.25 Lari (yaklaşık 2.90 TL) ve herkes benzinini buradan alıyor. Hopa’daki ve Kemalpaşa’daki iki benzin istasyonu da bu yüzden iflas bayrağını çekmiş! Sınırdan Batum’un merkezine uzaklık 20 kilometre. Yaya girersem ortada kalırım sanmayın, tam girişte minibüsler ve taksiler bekliyor sizi. Yolda Fuat Batum’a yeni gelenlerin düştüğü tuzağı anlatıyor bize. Şehir merkezine gelmeden Gonio diye bir yerden geçiyorsunuz. Burası pek “nezih” bir mahalle sayılmaz; üçüncü sınıf pavyonlar, randevu evleri, moteller... Loş ışığı gören “Batum’a geldim” diye atıyormuş kendini buraya. Fuat’ın söylediğine göre bu bölgede 1500 hayat kadını çalışıyormuş.
Gonio’da duraklamadan doğrudan merkeze gidiyoruz. Burada iki ayrı hayat var. Biri tamamen turistik; her bina “janjanlı”. Havaalanı kontrol kulesinden tutun da devlet dairesine kadar!
Diğeri ise dökülen toplu konutlar, barakaya benzeyen evler, yoksulluğun ve yoksunluğun hemen kendini gösterdiği sokaklar...
Batum, Sovyet mirası geniş meydanlarından ve caddelerinden hemen sezilen; kapitalizme kendini tamamen teslim ettiği de birinci saniyede anlaşılan bir şehir. Dört bir yan inşaat, her birinin kapısından ünlü bir otel zincirinin adı yazıyor.




Kumarhanelerde hakim dil Türkçe. Tüm çalışanlar iş görecek kadar Türkçe konuşabiliyor.

Hakim dil Türkçe
Şu anda Türkiye’den gelenler için en revaçta olan yerler Sheraton, Radisson ve Intourist otelleri. Ki bu otellerin çoğu Türk işadamlarına ait. İlk durağımız Sheraton Peace Casino. Kapıda Gürcü aksanlı bir Türkçeyle karşılaşıyoruz: “Merhaba, ilk kez geliyorsunuz?” Evet, ilk kez... Yine kimlik gösterme ve kameraya gülümseme seansı yaşıyoruz. Giriş ücreti yok. Kamera, fotoğraf makinesi yasak!
Herhangi bir beş yıldızlı otel kumarhanesi gibi; rulet, blackjack, poker masaları ve slot makineleri...
Şöyle bir bakınca anlıyoruz ki içerideki herkes Türkiye’den gelmiş. Zaten Gürcü krupiyeler ve garsonlar dahil, hakim dil Türkçe. Hemen bir tepsi uzanıyor burnuma, içki dolu. Yemek, içmek bedava. Cebinizde 10 dolar da olsa, burada bir gece geçer rahatlıkla.
Karı koca
gelenler de var, yalnız gelen erkekler de. Rizeli gemici Hasan Bey her hafta geldiğini anlatıyor. Ama büyük paralarla oynamıyor, “eğlencesine”.

Aşk uğruna kumar

Asıl dert bir başkasında. Rulet masasına yapışmış, neredeyse her numaraya marka koyan birinde. Trabzonlu, adını söylemiyor. “Şu an 2 bin TL içerdeyim” diyor fısıldayarak. Ama derdi paradan büyük. Bu kumarhanede çalışan bir kıza aşık olmuş, onun uğruna her hafta geliyormuş. “Bazen bin TL kazanıyor, bazen 3 bin TL kaybediyorum”.
Tam bu sırada hikayenin kahramanı güzeller güzeli bir kız geliyor masaya. Bizimki elini tutuyor kızın, “Yaktın beni” diyor. Kıkırdıyor adının Nura olduğunu öğrendiğim kız.
Sheraton’dan çıkıp Radisson’a giriyoruz. Görüntü benzer: Tepsilerde viskiler, rakılar, elma dilimleri, kenarda açık büfe...
Kumarhane yetkilisi olduğu takım elbisesinden belli olan birinin telefonda ettiği şu cümle kalıyor bana Radisson’dan: “175 bin kaybetti, hala devam ediyor”. O 175 binin hangi para birimi olduğunu sormaya yüreğim elvermiyor.

Kahvenin lüks hali

Ertesi akşam yine dökülüyoruz yollara. Sınırda cumartesi bir başka. Bu kez bir buçuk saatte ancak geçiyoruz. Bu kez durağımız SSCB zamanından kalan Intourist Oteli. Bir başka ülkede olduğumuza bin şahit gerek. Lobideki televizyonda Show TV açık, ‘Eve Düşen Yıldırım’ izleniyor. Kumarhanedeki ekranda ise Star açık. Bayern Münih-Chelsea Şampiyonlar Ligi finali oynuyorlar.
Ola ki gelenler yabancılık çekmesin diye meyve suları Dimes, biralar Efes, peçeteler Selpak, kahveler Kurukahveci Mehmet Efendi. Rakı kısmına hiç girmeyeyim.
Zaten kapalı yerlerde sigara serbest; içerideki ortam herhangi bir kahvehanenin bir tık lüksü, içkilisi görünümünde.
Elde iskambil, ağızda sigara, rakı yanı ince belli bardakta çaylar ve servis yapan uzun bacaklı, akça pakça kızlar.
Maç, son dakikalarında hareketlenince ekrana yaklaşıyorum. Arkamdan bir ses: “Ha bu ne maçidur da?”
Maç bitince aşağıya, Intourist’in diskosuna iniyoruz. Adı Discorium; giriş kadınlara bedava, erkeklere 10 lari.

Diskoda Serdar Ortaç

İçerideki görüntüyü özetlersek: Kırmızı ışık altında masalar; ortada koca bir pist, barda bekleşen devasa topuklu genç kızlar ve kenarda onları süzen erkek grupları. Ve tamamen “dım tıs” müzik.
Saat sabahın 2’si ama henüz ortam ısınmamış. Üzerinde “rezerve” notu olan masaların yarısı boş. Zaman geçtikçe masalar doluyor; “şişede durduğu gibi durmadığını” hatırlatan dans figürleri başlıyor. Tam çıkarken hoparlörlerden bangır bangır tanıdık bir ses geliyor: “Kafamda deli sorular / Kolayca sevemiyorum”. Tabii ki Serdar Ortaç!
Etrafıma bakınca Hopalı Selçuk’un söyledikleri geliyor aklıma: “Gençler hadi neyse de, en çok yaşlı adamlar çarpıldı burada. Emekli maaşlarını kızlara kaptırdılar. Zaten kızlar kimin maaşı ne zaman ödenir bilir, ona göre ararlar. Bizim orada bir amca var, kızlara ’40 yıl önce neredeydiniz?’ deyip duruyor”.
40 yıl önce onlar çok başka bir hayat yaşıyorlardı, bugün çok başka. Ama Batum’un hali gösteriyor ki 5 yıl sonra daha da değişecek buralar.
Herkesin ortak görüşü, “Türkleri sevmiyorlar, 2 seneye kalmaz vize koyarlar”. Bunda bu topraklarda sık görülen “Bizimle kalkınır sonra bizi tanımazlar” ruh hali de var elbet. Ama Selçuk’un söylediği de yalan değil: “Hem kaba davranıyoruz onlara, hem de kadınlarına başka gözle bakıyoruz. Niye sevsinler bizi?”


Batum’daki lüks otellerin önlerinde park halindeki otomobillerin çoğunun plakası 53, 61, 08’le başlıyor.

 
Hopa’nın havaalanı başka bir ülkede!
THY’nin uçuşu bir miktar tuhaf. Batum-Hopa uçuşu olarak geçiyor, Artvin’e gitmek için de aynı hattı kullanıyorsunuz. İstanbul’dan Dış Hatlar’dan ama pasaportla değil nüfus cüzdanıyla geçtik. İnişimiz Batum Havaalanı’naydı. Pasaport kuyruğunu pas geçip üzerinde “Hopa Yolcuları Bekleme Salonu” yazan kapıdan girdik. Dışarıda bizi bekleyen Havaş otobüsüne doğru meyletmiştik ki biri Türkçe bağırdı: “İçeri girin!” Sebep? “Sayacaklar sizi”. Efendim? “Otobüse sayıyla alınacaksınız”. Sizi bize sayıyla verdiler diyor yani.
Bu işlem bittikten sonra otobüse yerleştik ve resmi olarak giriş yapmadığımız bir ülkenin yollarında seyahate başladık.
Sarp sınır kapısına giden yol yemyeşil; incir ağaçları, asmalar, çamlar... Kiril alfabesiyle yazılı tabelaların arasından birden Türkçe “Hemşinlilerin Yeri” beliriyor, o bitiyor “Döviz TL” yazıları başlıyor.

Cepten kontrolü

HAVAŞ, sınır kapısından hiç duraklamadan geçiyor. Öyle ya, biz Gürcistan’a girmedik ki işlem yapalım. Türkiye tarafına gelince otobüse bir polis biniyor, kimlik kontrolüne başlıyor. Yöntem şu: Kimliğimizi alıyor, kulağıyla omzu arasına sıkıştırdığı cep telefonuna vatandaşlık numaramızı söylüyor, karşı taraftan onay alıyor.
Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuktan sonra üzerinde Batum Hopa Terminali yazan, adı terminal kendi otobüs durağı bir yere varıyoruz.
Dönüş iyiden iyiye tuhaf. THY’nin sitesinde uçuş saati Batum uçuşuna bakarsanız 17.00, Hopa uçuşuna bakarsanız 14.00 görünüyor. İkisi aynı uçuş, aradaki saat farkı da bir; e geri kalan iki saat nereye gitti?
Meğerse 14.00 Hopa’dan kalkan otobüsün saati, 17.00 ise uçağın. Bizim kafamız epey karıştı, sizinki karışmasın.


Kaynak: Milliyet