Dünyayı kandırıyor muyuz?
Birleşmiş Milletler, bilim, kültür ve eğitimi örgütü UNESCO’ya bağlı Dünya Mirası Komitesi, bir süre önce Brezilya’da yaptığı toplantıda, İstanbul’un dünya mirası listesinden çıkartılarak tehlike altındaki dünya mirası listesine alınması yönündeki talepleri oybirliğiyle reddetti.
Ancak Türkiye’den bazı taleplerde bulunuldu.
Bunların başında, Haliç metro geçişi köprü projesinin başta Süleymaniye Camii olmak üzere, İstanbul'un tarihi yarımadasının görüntüsünü zedeleyip zedelemeyeceğinin tespiti için bağımsız bir değerlendirme yaptırılmasıydı. Kararda, Four Seasons Oteli’nin ek inşaatının mahkeme kararıyla durdurulması da, memnuniyetle karşılandı.
Peki, tehlike altındaki dünya miras alanı listesine alınsaydı ne olacaktı?
Eğer bu listeye alındıktan bir yıl sonra da gelişme sağlanmasaydı, listeden tamamen atılıp büyük prestij kaybına uğrayacaktık.
İstanbul’un en büyük düşmanı cehalettir. Cehaletle mücadele edemediğimiz için depreme karşı bir şey yapmamız mümkün değildir. Çünkü biz yerel yöneticilerle görüşemiyoruz. Ülkemizde bu cehaletle mücadele etmek mümkün müdür, tabii ki mümkündür.
İstanbul'da yaşayan halk ve İstanbul'u yöneten hükümet, bu statüyü kullanarak kötü işler yapıyor. Dolayısıyla UNESCO'nun ‘Bu kadar ahlaksızca oynanan oyunda biz yokuz’ demesi lazım. Halka bunun vehameti anlatılabilirse, belki halk kendisini yöneten bu adamlara karşı bir cephe alır. Şu anda İstanbul bir depremin birkaç dakikada yapacağı zararı her beş senede yaşıyor zaten. Bunu yerel yönetimler, hükümetler yapıyor.
Zarar derken, İstanbul’un tarihi yapısının bozulması, alt yapısı içerisinde gerekli hizmetlerin çağdışı kalmasını kastediyorum. Örneğin Ayamama’yı yerleşime açıp, orada şahane binalar dikiyorlar. Ama senin bina diktiğin yerin coğrafyada bir adı var; taşkın ovası. Taşkın ovasına ev yapan adam, taşkında su altında kalmaya davetiye çıkartıyor. Bu hükümet geldiğinden beri İstanbul üzerinde oynanan oyunlar korkunçtur. Bir depremde neler olacak, trafik tıkanacak, bir felaket yaşanacak ve herkes kaçmaya çalışacak. Koca gökdelenlerin boşaldığı anda Zincirlikuyu’dan Boğaziçi Köprüsü’ne saat akşam 6,5 gibi girmeye çalış, giremezsin. Çünkü yolu otobüsler işgal etmişlerdir. Bunlar servis otobüsleridir. Binada çalışanların otobüsleridir. O binalar adam gibi yapılsaydı, hepsinin garajı olurdu. Yola göre yapılırdı. Türkiye’nin en yüksek binasını diktiler oraya ama garajlar nerede? İstanbul depremi maksimum iki dakika sürebilir. Depremin iki dakikada vereceği zararı bu adamlar 8 yılda parti parti veriyorlar.
Dünyayı kandırmaya artık bir son vermeliyiz. ( Kaynak T24.com )
Birleşmiş Milletler, bilim, kültür ve eğitimi örgütü UNESCO’ya bağlı Dünya Mirası Komitesi, bir süre önce Brezilya’da yaptığı toplantıda, İstanbul’un dünya mirası listesinden çıkartılarak tehlike altındaki dünya mirası listesine alınması yönündeki talepleri oybirliğiyle reddetti.
Ancak Türkiye’den bazı taleplerde bulunuldu.
Bunların başında, Haliç metro geçişi köprü projesinin başta Süleymaniye Camii olmak üzere, İstanbul'un tarihi yarımadasının görüntüsünü zedeleyip zedelemeyeceğinin tespiti için bağımsız bir değerlendirme yaptırılmasıydı. Kararda, Four Seasons Oteli’nin ek inşaatının mahkeme kararıyla durdurulması da, memnuniyetle karşılandı.
Peki, tehlike altındaki dünya miras alanı listesine alınsaydı ne olacaktı?
Eğer bu listeye alındıktan bir yıl sonra da gelişme sağlanmasaydı, listeden tamamen atılıp büyük prestij kaybına uğrayacaktık.
İstanbul’un en büyük düşmanı cehalettir. Cehaletle mücadele edemediğimiz için depreme karşı bir şey yapmamız mümkün değildir. Çünkü biz yerel yöneticilerle görüşemiyoruz. Ülkemizde bu cehaletle mücadele etmek mümkün müdür, tabii ki mümkündür.
İstanbul'da yaşayan halk ve İstanbul'u yöneten hükümet, bu statüyü kullanarak kötü işler yapıyor. Dolayısıyla UNESCO'nun ‘Bu kadar ahlaksızca oynanan oyunda biz yokuz’ demesi lazım. Halka bunun vehameti anlatılabilirse, belki halk kendisini yöneten bu adamlara karşı bir cephe alır. Şu anda İstanbul bir depremin birkaç dakikada yapacağı zararı her beş senede yaşıyor zaten. Bunu yerel yönetimler, hükümetler yapıyor.
Zarar derken, İstanbul’un tarihi yapısının bozulması, alt yapısı içerisinde gerekli hizmetlerin çağdışı kalmasını kastediyorum. Örneğin Ayamama’yı yerleşime açıp, orada şahane binalar dikiyorlar. Ama senin bina diktiğin yerin coğrafyada bir adı var; taşkın ovası. Taşkın ovasına ev yapan adam, taşkında su altında kalmaya davetiye çıkartıyor. Bu hükümet geldiğinden beri İstanbul üzerinde oynanan oyunlar korkunçtur. Bir depremde neler olacak, trafik tıkanacak, bir felaket yaşanacak ve herkes kaçmaya çalışacak. Koca gökdelenlerin boşaldığı anda Zincirlikuyu’dan Boğaziçi Köprüsü’ne saat akşam 6,5 gibi girmeye çalış, giremezsin. Çünkü yolu otobüsler işgal etmişlerdir. Bunlar servis otobüsleridir. Binada çalışanların otobüsleridir. O binalar adam gibi yapılsaydı, hepsinin garajı olurdu. Yola göre yapılırdı. Türkiye’nin en yüksek binasını diktiler oraya ama garajlar nerede? İstanbul depremi maksimum iki dakika sürebilir. Depremin iki dakikada vereceği zararı bu adamlar 8 yılda parti parti veriyorlar.
Dünyayı kandırmaya artık bir son vermeliyiz. ( Kaynak T24.com )
0 yorum :
Yorum Gönder