29 Haziran 2010

TECRÜBE TURİZMİ

Turizm artık sadece gezip görmek anlamına gelmiyor. Yeni arayışlar tehlikeyi, heyecanı, “benzersiz olanı” yaşamak isteyenler için. İşte o talepler ve yanardağ kayağından uzay yolculuğuna, Bağdat’ta Saddam’ın sarayında gecelemekten New York’ta Gossip Girl turuna yeni paketler!

Ya da yeni deyimiyle “tecrübe turizmi”

Şimdi artık “Hadi gidip Fransa’yı gezelim” denmiyor. Onun yerine, özel bir turla üzüm bağları geziliyor. Sonra adını peynirlere veren kasabalarda o peynirlerden yenip üzüm bağlarının üretimi şaraplar içiliyor. Bir süredir bu turlar “bile” demode hale geldiği için, bugünlerde çikolata turu rağbette. Avrupa’nın çikolatası ünlü ülkelerinde sırf fabrika fabrika dolaşıp çikolata yeniyor. Farklı aromalar, yeni lezzetler deneniyor. “Uzakdoğu’yu gezelim” demek de artık geride kaldı. Şimdi, örneğin Everest’te Nepalli müzisyenlerin 5545 metre yükseklikteki konserini izleyenler arasında olmak önemli ya da Tayland kıyılarındaki en yüksek yarlardan denize ölüm atlayışı yapmak! Yeni eğilimin adı “tecrübe turizmi”. Geleneksel turizm rotalarından sıkılanlar için adrenalin dozu yüksek, yepyeni paketler yaratılıyor. Yanardağ’da kayak Yeni paketlerin kuşkusuz en heyecanlısı, yanardağ kayağı. Nikaragua’nın Cerro Negro dağında, üstelik dağın hâlâ zaman zaman harekete geçen kraterinde kayak yapmak herkese göre olmasa gerek. Ama tecrübe edenler, küllerin üzerindeki ahşap board’larla kayak yaparken izleyenlerin yüreğini hoplatıyor. Yine de bunun bir ölüm oyunu olduğunu düşünmeyin; çünkü seyahat acentesi garanti veriyor: “Yanardağın eteklerinin sıcak olduğuna bakmayın! Lav dağın öteki tarafından akıyor. Paniğe gerek yok.” Şatolarda özel partiler Kimileri de heyecanı korkuda değil uçlarda arıyor. Avrupa’nın tarihi şatoları, kapılarını bu “yeni turistler” için düzenlenen özel partiler için açıyor artık. Partilerin birkaç koşulu var: Katılabilmek için yeterince varlıklı ve “ağzı sıkı” olmak gerekiyor. Hatta bunun için mülakat bile yapılıyor. Sınavdan geçenler parti vizesi alıyor. Ancak girişte son bir kontrol daha yapılıyor. Yüzünüzde maske, sırtınızda pelerin olup olmadığına bakılıyor.

“Gossip Girl” turları
Son dönemde, “paranın şart olduğu” bir başka tur daha konuşuluyor: New York’ta Gossip Girl turu. Malum Gossip Girl dizisi, aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülkede çok izleniyor. Bazı turizmciler yeni arayışlar için düşünürken işte bu diziyi keşfetmiş. Seyircilerin, dizi karakterleri kadar onların New York’ta yaşadıkları çevreye ilgi gösterdiğini fark etmiş. Ve ortaya işte böyle bir tur fikri çıkmış. Türkiye’de bir zamanlar ünlü TV dizilerinin setlerine turlar düzenlendiği gibi, bu kez otobüsler Manhattan için kalkıyor. New York’taki turda Gossip Girl dizisinin setine gidilmiyor belki, ama dizi karakterlerinin dolaştığı yerlerde dolaşılıyor. Zaman zaman sahte paparazziler tarafından verilen baskınlarla “onların neler yaşadığı” gösteriliyor! Yaklaşık dört saat süren gezinin en önemli kısmında ise, dizi karakterlerinin de alışveriş ettiği pahalı mağazalar “ziyaret” ediliyor. Günün sonunda alışverişin ve şöhrete “yakından bakmanın” mutluluğu ile otellere dönülüyor.

Gandhi’nin ayak izleri
Gossip Girl turunu “görgüsüz” bulup dudak bükenler için ise turizmciler bambaşka bir alternatif sunuyor: Hindistan’da Mahatma Gandhi’nin izinde on gün. Bombay ve Altın Üçgen turunda, Gandhi’nin izlediği rotada uzun yürüyüşler yapılıyor. Hindistan’a “onun gözleriyle” bakılmaya çalışılıyor. Tecrübe turizminin bu en ilginç örneğinde seyyahların rehberi ise turu “sahici” kılacak bir isim: Gandhi’nin torunlarından birinin oğlu Tushar Gandhi. Yapılan barış yürüyüşünde Tushar Gandhi yaşananları aktarıyor, efsane lider Mahatma Gandhi’nin felsefesini onun ayak izlerinden giderek anlatıyor.

Saddam’ın yatak odası
Turizmcilerin gündemindeki bir başka lider de eski Irak Devlet Başkanı Saddam. İngiliz turizm şirketi Hinterland Travel, Irak’ın güvenli bölgelerine turist götürmeye başladı, Saddam öncesi ve sonrasını ilginç duraklarla turizme açtı! 16 günlük gezide Babil döneminden kalma antik kalıntılar/eserler de var elbette. Ancak herkesin asıl ilgisini çeken, Saddam’ın sarayları; Irak işgali öncesinde, güvenlik gerekçesiyle her gece birisini seçtiği saraylar şimdilik sadece dolaşılabiliyor. Ancak turizmcilerin de Iraklı yetkililerin de asıl hayali, bazı sarayların konaklamaya da açılabilmesi. Hatta Saddam Hüseyin’in yatak odalarının “balayı süiti” olarak pazarlanması.

Uzaya bir iki...
Aslında uzaya gitmekle karşılaştırıldığında bu çarpıcı durakların bile önemi kalmıyor; çünkü sıra artık uzayda. Turizm adına her yeniliği deneyen insanoğlu dünyayı neredeyse tüketti ve gözünü uzaya dikti. Aslında turist sayısının azlığı nedeniyle pek farkında değiliz ama, “ilk uzay turisti” unvanını taşıyan Amerikalı Dennis Tito uzaya gideli tam 9 yıl olmuş. Tito tam 20 milyon dolar ödeyip Uluslararası Uzay İstasyonu’na gittiğinde bir çığır başlattı. Ardından –tabii bu parayı ödemeye imkânı yeten– pek çok isim sıraya girdi. Sadece bir hayal mi yoksa gerçek bir proje mi bilinmez; ama uzaya gitmek için sıraya girenlerden biri çok tanıdık: Titanic ve Avatar filmlerinin ünlü yönetmeni James Cameron. Avatar’da izleyicilerini bambaşka bir gezegene götüren Cameron, gerçek yaşamında da bu özlemini giderebilecek mi? Bir gün uzay yolculuğu, “uygun kredilerle” sıradan insanlar için de mümkün olabilecek mi? Ve belki de asıl soru: İnsanoğlu hayallerinin peşinden daha nerelere gidecek, neleri tecrübe edecek?
Aylin Şen
Türsab Dergi
Haziran 2010

0 yorum :